Günlük yaşamda sıklıkla karşılaştığımız duygulardan biridir merhamet. Sokakta yürürken zor durumda olan bir insan ile karşılaşırsınız ve kalbinizde bir şeyler canlanır. Ona karşı bazı duygular beslemeye başlarsınız, onun yaşadığı acıları ve zorlukları anlamaya çalışırsınız. İçinizden onun için bir şeyler yapmak gelir, onun acılarını biraz da olsa hafifletecek bir şeyler.Bu duygularımız sadece insanlara karşı değildir elbette. Zor durumda olan bir sokak hayvanı görürsünüz ve onun yaşamış olduğu acıya ortak olmaya çalışırsınız. Onun için bir şeyler yapma çabası içine girersiniz. Diğerlerinin yaşamış olduğu acı aslında sizleri bir şeyler yapma adına motive eder. Bu empatinin ötesinde bir şeydir. Yaşadığımız bu ve benzeri duygular merhamet kavramı ile karşılık bulmaktadır. Merhamet duygusu diğerlerinin acı çektiklerini fark etmemizle başlar. İzmir’de bulunduğum dönemlerde sokaklarda yaşamını sürdüren birçok çocukla karşılaşmıştım. Metro girişlerinde sabahlayan bu çocukları fark etmek, onların yaşamış olduğu zorluğu ve acıyı anlamaya çalışmak farklı duygular yaşamamıza neden olur. Sokaktaki o evsizleri görmezden gelirseniz, yaşadıkları yaşamın ne kadar zor olduğuna karşı merhamet duyamazsınız. Bu nedenle merhamet öncelikle diğer insan veya canlıların yaşamış oldukları zorlukları fark etmemizle başlar.
Başkalarının yaşamış olduklarının fakına varmak ve o yaşantıların bizlerde uyandırdığı duygular bizleri harekete geçiren önemli motivasyonel güçlerdendir. Onların yaşamış olduklarının farkına vardıktan sonra onlar için bir şey yapmak, harekete geçme isteği ile başlar. Merhamet sahibi olmak, aynı zamanda, insanlar başarısız olduklarında veya hata yaptıklarında, onları sert bir şekilde yargılamak yerine, onlara anlayış ve nezaket göstermeniz anlamına da gelirMerhametin bizlere kazandırdığı diğer önemli hususlardan biri de bizlere acı çekmenin ve zorluklar yaşamının insan olmanın doğası olduğunu öğretmesidir. Bizler insanız ve bunları yaşamamız da insan oluğumuz anlamına gelir. Sadece acı çekmek veya zorluk yaşamak anlamında değildir. Karşı tarafa gösterdiğimiz merhamet duyguları da bize insan olduğumuz hatırlatır.
Merhamet sadece diğer insan veya canlılara karşı duyulan bir duygu değildir. Kendimize yönelik de merhamet duygusuna sahip olmak, yani öz-şefkat göstermek, ruh sağlığımızı korumak ve iyilik halimizi sürdürmek adına önemlidir. Örneğin psikolojik bir rahatsızlık yaşayan insanların kendilerine karşı değerlendirmeleri daha olumsuz ve yıkıcı olabilir. Kendimize şefkat göstermek sağlıklı ve mutlu bir yaşam adına atacağımız önemli adımlardan biridir. Öz-şefkat, zor zamanlar geçirdiğinizde, başarısız olduğunuzda veya kendinizde sevmediğiniz bir şey fark ettiğinizde kendinize karşı diğer insanlara davrandığınız şekilde davranmayı içerir. Daha mutlu ve anlamlı bir yaşam için değişmeye çalışabiliriz ama bu değersiz ya da kabul edilemez biri olduğumuz için değildir. Aksine değişim için çabalamak kendimize değer verdiğimizi ve önemsediğimizi gösterir.
Öz-şefkat kişinin kendisini hatalarından, kişisel birtakım yetersizliklerinden veya zorlu koşullar ile karşılaştığında kendine şefkat ve ilgiyle davranmasını içerir. Öz-şefkatin olması yaşamımızda bizler başarısız olduğumuzda, hatalar yaptığımızda veya kendimizi yetersiz hissettiğimizde, kendimizi ciddi şekilde eleştirmek yerine kendimize karşı daha nazik ve bağışlayıcı oluruz.
Günlük yaşamda bazı basit uygulamalar ile aslında bu becerimizi geliştirebilir ve ruh sağlığımızı koruma adına önemli bir adım atabiliriz. Bu yazımda sizlerle ilk olarak minnettarlık üzerine konuşmak istiyorum. Minnettarlık duygusu bizi hayata bağlayan önemli yaşantılardan biridir. Genellikle bize bir iyilik yapıldığı zaman hatırladığımız bu duygu aslında yaşamın her alnında var olan bir şeydir. Bazen, her gün yaşadığımız küçük şeyler için şükretmeyi unutabiliriz. Küçük şeylere dikkat etmek ve minnettarlığa yaşamımızda yer vermek dünyanın geri kalanını daha şefkatli gözlerle görmemize yardımcı olabilir. Örneğin bu yazıyı okuduktan sonra minnettarlık duygusu beslediğiniz bir kişiyi arayıp ona bunu ifade etmeniz sanırım ilk adım olabilir.
Öz-şefkat kapasitemizi arttıracak diğer bir şey ise kendimize karşı gösterdiğimiz eylemlerdir. Bir arkadaşımız bizden tavsiye istediğinde dürüst ve kibar olmaya çalışırız. Peki kendimize karşı ne kadar nazik ve şefkatli olabiliyoruz? Bir an düşünün ve aynanın karşısına geçtiğinizde zorluklar karşısında, yapmış olduğunuz birtakım hata veya yetersizliklerden dolayı kendinize karşı söylemiş olduğunuz şeyleri hatırlayın yada böyle bir durumda neler söylerdiniz, nasıl davranırdınız? Kendimizi acımasızca eleştirdiğimiz o anlarda sanırım kendimizi sevgiyle kucaklamak yararlı olacaktır.
Bugün sizinle beraber üzerinde durmak istediğim diğer bir kavram ise affetmedir. Affetmek herkesin aşına olduğu bir kavram aslında fakat aynı zamanda mesafeli davrandığımız. Affetmek genellikle diğer insanlara atfedilir. Ancak affetmek sadece diğer insanlarla ilişkili bir duygu değildir. Kişinin kendisini affetmediği durumlar olur hayatta. Diğer insanları affetmek konusunda nispeten iyi sayılırız toplum olarak. Ya kendimizi? Bazen sadece insan olduğumuzu ve hata yapabileceğimizi kabul etmekte zorlanıyoruz. Kendimize karşı daha şefkatli olabilmek için öncelikle kendimizi affedelim ve hatalarımızdan ders çıkaralım.Son olarak yaşamın bir öğrenme süreci olduğunu aklımızda tutmak yararlı olacaktır. Bilmediklerimiz bizim yetersiz olduğumuzu değil sadece öğrenecek çok şeyimizin olduğunu bize söyler. Öyleyse kendimizi bilmediklerimiz veya hatalarımız konusunda yargılamak yerine bir öğrenme süreci olduğunu kendimize hatırlatalım. Sizde bugün bunlardan bir tanesi içinde olsa hayatınızda bir adım atmaya ne dersiniz? Yaşantılarınız paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, anlamlı ve değerli bir yaşam sürmeniz dileğiyle.