Son zamanlarda virüs salgını nedeniyle dünyada ve ülkemizde yaşanılanlar, psikoloji için de yenilikleri beraberinde getirecektir. Ülkemizde olduğu gibi yönetimler çeşitli tedbirler almakta ve bunlara bireylerin uyması beklenmektedir. Fakat bütün risklere rağmen dışarı çıktığınızda hala insanların bazı hususlara dikkat etmediklerini gözlemleyebilirsiniz. Yakın zamanda yaşadığım seksenlik bir dedenin yasağa rağmen alışverişe çıkmış olması, bazı kişilerin gerekli sosyal izolasyona dikkat etmeyişi veya gençlerin sokaklarda hiçbir önlem almadan dolaşması gibi örnekler psikoloji açısından da irdelenmesi gereken davranışlar olarak düşünülmelidir. Öyleyse nedir mesele? Neden insanlar bu tür davranışları bütün risklere rağmen yapmaktadırlar? Bu günkü yazımızda bu ve bunlara benzer sorulara cevap niteliğinde olabilecek bir kavramı ele alacağız.
İnsan sosyal bir varlıktır. Anlamlı sosyal ilişkiler kurmak ve sürdürmek temel gereksinimlerinden biridir. Birey olmanın ötesinde kişi yapmış olduklarıyla topluma da etki edebilen bir canlıdır. Bu nedenle kişinin yapmış oldukları gerek bireysel düzeyde gerekse toplumsal düzeyde yankı bulur. Öyleyse bireyin mutluluğu diğer insanlara bağlı olduğu gibi diğerlerinin mutluluğu da bireyin davranışlarına bağlıdır. Bu durum ise beraberinde sorumluluk duygusunu konuşmayı gerektirir. Sanırım “Günümüzde en büyük ihtiyaç nedir?” sorusuna verilecek en güzel cevap sorumluluk duygusu olacaktır. Sadece koronavirüs (COVID-19) sürecinde değil daha önce dünyada meydana gelen savaş, iklim değişiklikleri, açlık gibi birçok olay karşısında insanoğlu olarak göstermiş olduğumuz tutum ve davranışları bir an düşünün ve birazdan üzerinde duracağımız sorumluluk kavramı çerçevesinde değerlendirin.
Peki, Nedir Sorumluluk?
Sorumluluk, bireyin karar alırken veya birtakım davranışlar sergilerken diğer insanların mutluluğunu ve refahını da göz önünde bulundurması olarak düşünülebilir. Kişi, alacağı kararlarda kendisinin ve diğerlerinin iyilik halini göz önünde bulunduracağı için doğru seçimler yapmaya çalışır. Çünkü vermiş olduğu kararlardan ve gösterdiği davranışlardan sadece kendisinin değil aynı zamanda toplumun da etkilenebileceğinin bilincindedir ve bu bilinç düzeyinde hareket eder. Sorumlulukta iki boyuttan bahsetmek mümkündür. Birinci boyutta kişi davranırken veya karar verirken kendisin ve diğerlerinin mutluluğunu ve gereksinimlerini göz önünde bulundurur. İkinci boyutta ise kişinin vatandaşlık, ahlaki ve topluma yararlı (prososyal) davranışlarını destekleyen değerler yer alır. Sosyal yaşama katkıda bulunarak birey bu şekilde toplumsal refaha katkıda bulunur. Ben bunların ötesinde bir boyut daha eklemek istiyorum: İnançsal bağlamda kişinin kendisini yaratıcıya karşı sorumlu hissetmesi. Yani inancı ve bu inancın getirdiği sorumluluğun gereği olarak kendisi ve diğerleri için doğru kararlar vermeye çalışmasıdır. Özetle, sorumluluk duygusu sadece size yarar sağlamaz, çevrenizdeki insanların ve içinde bulunduğunuz sosyal yapının refahı ve mutluluğu içinde anahtar bir kavramdır.
Koronavirüs Sürecinde Sorumluluk
Her geçen gün dünyada yaşanılan savaş, afet, açlık gibi olaylar beklenmedik durumlarda stresle karşı karşıya kalabileceğimizi göstermektedir. Bu olaylar karşısında yaşamınızı bir gemi enkazı şeklinde tamamlamak istemiyorsanız, sorumluluk duygusunu ciddiye almanız gerekir. Kişisel ve sosyal sorumluluk bilinci olmadan, bu zor zamanlarda sıkıntılarla baş etmeniz oldukça zor olacak, bedensel ve ruhsal sağlığınızı korumanız güçleşecektir. Pozitif psikoloji penceresinden bakacak olursak, sorumluluk duygusu mutluluğunuzun anahtar kelimesidir ve sizleri bütün zorluklar karşısında sağlam kılar. Yaşamınıza anlam katan ve sizi daha değerli kılan sorumluluk duygusu, zor zamanlarda en çok gereksinim duyulan şeydir. Sorumluluğumuzun farkında olmak bizleri daha asil kılacaktır ve bu nedenle sorumluluk değerli bir erdemdir.
Sorumluluk bir bilincin ürünüdür ve kişinin karar verme özgürlüğünü yansıtır. Fakat farklı nedenlerden dolayı birçok insan sorumluluk duygusunu pek sevmez. Genellikle insan diğerlerine karşı kendisini sorumlu hissetmeyi özgürlüğüne kişisel bir dayatma olarak algılar. Sorumluluk ve özgürlük birbirine bağlı iki kavramdır. Özgür olabilen seçim yapar. Seçim yapabilmek ise beraberinde sorumluluk almayı getirir. Bu nedenle sorumluluk bilinçli bir sürecin ürünüdür. Özellikle virüs salgını ile birlikte insanlığın farkına vardığı önemli şeylerden biri, sorumluluk bilincinin artık evrensel bir kavram olduğudur. Koronavirüs bizleri eğitiyor ve bizlere sorumluluk duygusunun sadece kişisel olmadığını gösteriyor. Bu ilk ders bizlere sorumluluk sahibi olmamızın kararlarımızda, davranışlarımızda ve eylemlerimizle hem bizlerin hem de diğer insanların ya da toplumun sağlığını tehlikeye atabileceğini gösteriyor. Sona söz olarak, sorunlu bir hayat yaşamak istemiyorsak sorumlu bir hayat yaşamanın zamanı gelmiştir.